Bu makale, hoşgörü ahlakının veya politiğinin varoluş koşullarına ilişkin bir soruşturma aracılığıyla, yakın zamanda biri Yeni Zelanda’da, diğeri Norveç’te meydana gelen iki terör eylemi etrafında örülen söylem ve pratiklerin gösterge-bilimsel bir analizini yapıyor. Bu soruşturma esnasında, bir taraftan, Kant’ın, referans-değerleri bakımından ahlak yasalarına ilişkin yaptığı mantıksal araştırmadan, diğer taraftan, John Locke’un hoşgörünün varoluş koşullarına içkin teolojiye dair yaptığı örtülü araştırmadan faydalanıyor. Bu müracaatlarla, sözkonusu olaylar sonucunda yeniden gündeme gelen hoşgörü ahlakına ya da politiğine yerleşik kodları ve failleri veya özneleri şeffaflaştırmaya çalışan bu makale, bu anlamda üç temel yapılandırıcı unsur tespit ediyor: Hristiyanlık, Avrupalılık ve boşluk. Belirli varsayımları, yükleri veya yüklenen bir teleolojiyi muhafaza etme eğilimindeki bu sistemde yerleşik faillerinin örtülü bir biçimde nasıl çalıştığını göstermek üzere elek metaforuna müracaat ediliyor. Bu metaforik sistemde Hıristiyanlık ve Avrupalılıkın, hoşgörü ahlakının/politiğinin, Kantçı anlamda, amaç-öznesine karşılık geldiği; boşlukun ise bir taraftan hoşgörüye davet edilen ötekileri referans-değerlerinden arındırma işlevini gördüğü, diğer taraftan ise bu sistemde yerleşik failleri görünmez kıldığı öne sürülüyor.
This essay provides an indicative-scientific analysis of discourses and practices that have recently been built around two terrorist acts, one in New Zealand and the other in Norway, through an investigation into the existential conditions of ethics or politics of tolerance. During this investigation, it uses the logical reasoning used by Kant to identify the moral laws in terms of their reference-values, while on the other hand, it exploits the implicit research of John Locke on the theology inherent in the existential conditions of tolerance. With these applications, this article tries to make the codes and subjects embedded in the ethics or politics of tolerance, which came to the agenda again as a result of these terrorist acts, determines three constructive elements that code ethics/politics of tolerance: Christianity, Europeanness and space. This system, which tends to preserve certain assumptions, loads, or an ascribed teleology, uses a sieve metaphor to demonstrate how the subjects embedded in the system work implicitly. In this metaphorical system, it is argued that Christianity and Europeanness, correspond to the purpose-subject of ethics/politics of tolerance, in the Kantian sense, and the space functions to purify the others invited to the tolerance from reference-values, on the one hand, while on the other hand, it covers the established subjects in this system.