Bu makale, genel olarak sosyal bilimler ve özel olarak örgütsel bilimler için nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin eleştirisini sunmayı amaçlamaktadır. Nicel ve nitel araştırma modelleri, yirminci yüzyılın ikinci yarısında hakim olmuştur. Bu arada, aralarındaki ikilemin metodolojik çoğulculuk haline getirilerek aşılması gerektiği giderek artan bir endişe haline gelmiştir. Pozitivizm, nicel metodolojinin epistemolojik temelidir, oysa fenomenoloji aynı şeyi nitel olarak yapar. Metodolojik çoğulculuk için, ne pozitivizm ne de fenomenolojinin tek başına yeterli olamayacağı iddia edilecektir. Bu makale, temel varsayımlarını hesaplamak amacıyla hem pozitivizm hem de fenomenolojinin bir karşılaştırmasını ve analizini sunmaktadır. Bu araştırmanın amacı, metodolojik çoğulculuk uygulaması için teorik bir paradigmanın altını çizme imkanını araştırmaktır.
This paper aims at presenting the critique of both the quantitative and the qualitative research methodologies for social sciences in general and organizational sciences in particular. Quantitative and qualitative research models have been dominant over the second half of the twentieth century. Meanwhile, it has become a growing concern that a dichotomy between them should be overcome by combining them into a methodological pluralism. Positivism is the epistemological ground of quantitative methodology whereas phenomenology is the same with qualitative. It will be argued that for methodological pluralism, neither positivism nor phenomenology can suffice alone. This paper presents a comparison and analysis of both positivism and phenomenology with the intention of working out their fundamental presuppositions. The purpose of this investigation is to look for the possibility of outlining a theoretic paradigm for the practice of methodological pluralism.