Fenomenoloji, en genel anlamda, bilincin dünya ile nasıl ilişki kurduğunu soruşturan bir felsefi projedir. İdealizmin bıraktığı izler klasik döneme dek geriye doğru takip edildiğinde, bu problemin yeni olmadığını, felsefe tarihi boyunca farklı terminolojiler içinde karşımıza çıktığını görüyoruz. Sözgelimi Kant’ın teorik felsefesi bu problemle en iddialı bir biçimde yüzleşmenin örneğiydi. ‘Sentetik a priori’ problemiyle ilgili sonraki tartışma, temelde Kant’ın duyusal ve düşünsel dünya arasındaki bağı kurma tarzından ileri geliyordu. Fenomenoloji, modern kullanımı içinde, bir adım daha öteye sıçramayı deniyor ve dünya ile bilincin etkileşimine odaklanıyor. Fenomenoloji temelde psikolojizme Edmund Husserl (1859-1938) tarafından gösterilen tepkinin ürünüdür. Ona göre psikolojizm, Avrupa bilimlerinin entelektüel bunalımının sorumlusudur. Bu yazıda, bu iddianın tarihsel ve bilimsel arka planını anlatıp, Husserl’in kriz analizinden hareketle fenomenolojinin temellerini göstermeyi deniyorum.
In the most general sense, phenomenology is a philosophical project that investigates how consciousness is related to the world. By tracing the tracks of idealism back to the classical period, we see that the problem is not new; i.e. we identify the problem in different terminologies throughout the history of philosophy. For instance, Kant's theoretical philosophy constitutes the very example of, the most ambitious confrontation with this problem. The following discussion, about the problem of synthetic a priori, was based on Kant’s attitude which makes a connection between the sensual and intellectual world by Kant. Phenomenology, in modern usage, tries to jump one step further to focus, the interaction of world and consciousness. Phenomenology, fundamentally, emerges from Edmund Husserl’s (1859-1938) reaction to psychologism. Husserl asserts that psychologism is responsible for the intellectual crisis of European sciences. In this paper, I show the historical and scientific background of this assertion and attempt to show the foundations of phenomenology by means of Husserl’s analysis of the crisis.