Aristoteles’e göre insan nefsindeki edilgin akıl bilkuvve hâlde bulunup etkin sebep konumunda olan bir akıl sayesinde fiiliyata geçer. Bu akıl yani faal akıl fiiliyata karşılık gelip sürekli akleder; müstakil, ölümsüz ve ezelî-ebedîdir. Bu yönüyle nefsin dışında bir akıl gibi görünür. Ne var ki Aristoteles konuya dair açıkça bir belirlemede bulunmaz. Öte yandan faal aklın nefsin dışında olduğu kabul edildiği takdirde neye tekabül ettiği sorusuyla karşılaşılır. Aristoteles’in açıklamaları çerçevesinde soruyu kesin bir biçimde yanıtlamak mümkün değildir. Kindî de Aristoteles gibi nefste bilkuvve bulunan aklın başka bir akıl yani sürekli bilfiil olan akıl vasıtasıyla fiil alanına çıktığını belirtir ve fiil alanındaki aklı “müstefad akıl” olarak adlandırır. Öte yandan Kindî akıllara beyanî/zahir akıl şeklinde bir dördüncüsünü ekler, bu akıl nefste olan bilginin ortaya konmasına karşılık gelir. Kindî sürekli bilfiil olan aklı tümeller biçiminde ele alsa da konuyla ilgili olarak kapsamlı izahatta bulunmaz. Dolayısıyla Aristoteles’teki gibi bir belirsizlik durumu mevcudiyetini korur.
To Aristotle, the passive intellect in the human soul is potential, and it becomes actual through an intellect that is an active cause. This intellect, that is, the active intellect corresponds to actuality and thinks perpetually; is separate, immortal, and eternal. From this aspect, it seems as an intellect external to the soul. However, Aristotle does not express clearly this matter. On the other hand, when it is assumed that the active intellect is external to the soul then the question regarding what it corresponds arises. It is not possible to answer the question precisely within the framework of Aristotle’s explanations. As Aristotle does, Al-Kindi also points out that the intellect which is found potentially in the soul comes into actuality through another intellect, that is, the perpetually actual intellect; thus he calls the intellect in the actuality as “the acquired intellect”. However, Al-Kindi adds to the intellects another sort called “the emergent/appearing intellect”, and this intellect corresponds to the manifestation of the knowledge in the soul. Although Al-Kindi regards the intellect that is perpetually actual as universals, he does not give comprehensive explanations about his arguments. A case of uncertainty like the one in Aristotle, consequently, preserves its existence. Thus the article defends that Al-Kindi's account also falls short of providing an explanation that avoids the problems which emerge in the Aristotelian account.