Muhatabı inandırma amacına yönelik olarak retorik, sadece konuşma becerisi ile ikna edici argümanları keşfetme yetisi olarak tanımlanır. Bu şekliyle retorik, inandırıcı olmak adına söz hakkı elde etme ya da sözün gücünü elinde bulundurma sanatı olarak görülür. Öyle ki bir ifade, ya kendiliğinden açıktır ya da benzer başka ifadelerle kanıtlanır göründüğü için inandırıcıdır. Her iki durumunda inandırdığı birileri mutlaka vardır. O yüzden her iki durum da inandırıcıdır. İlkinde ifade, kendiliğinden açık olması sebebiyle başka bir ispata gerek duymaksızın inandırıcıdır. Diğerinde ise ifadenin, akla uygun başka açıklamalarla ya da akıl yürütmelerle desteklenmesiyle, inandırıcılığı sağlanır. Ancak burada şöyle bir sorun ortaya çıkar: inandırmak veya inandırıcı konuşmak bize hakikati verir mi? Bu sorun çerçevesinde bu çalışmadaki temel amacımız, Aristoteles retoriğinin inandırmak maksadıyla ortaya koyduğu kanıtlamalarının gerçeği mi yoksa olası gerçeği mi verdiği sorunsalına açıklık kazandırmaktır.
The rhetoric, which is to convince the purpose, is defined as the ability to discover convincing arguments simply by speaking skills. In this way, rhetoric is seen as the art of having the right to speak or to hold the power of the word in order to be believable. Now, that which is persuasive is persuasive in reference to some one, and is persuasive and convincing either at once and in and by itself, or because it appears to be proved by propositions that are convincing. At first, the statement is convincing without any other reason because it is self-explanatory. On the other hand, the statement is convincing to make any other plausible explanation or reasoning. But here a problem arises: Is it the truth to convince or speak convincingly? The aim of the study, within the framework of this problem, is to clarify the question of whether demonstrations of Aristotle's rhetoric, which he put forward to convince, is the truth or the possible truth.