Bu makale etik solipsizmin olanaklı anlamlarını ele almakta ve nasıl savunulabileceğini temellendirmeye çalışmaktadır. Etik solipsizm, ontolojik ve epistemolojik versiyonlarından ayırt edildiğinde olumlu anlamıyla savunulabilir bir yaklaşıma dönüşebilmektedir. Zaluski’nin geliştirmiş olduğu olumsuz bağlamdaki etik solipsizmin nedeni onun solipsizmin bu versiyonunu ontolojik ve epistemolojik solipsizmin bir uzantısı olarak görmüş olmasıdır. Pihlström’ün geliştirdiği biçimiyle etik solipsizm suçluluk kavramı gibi etik ilişkiyi kurucu bir kavram olarak ele alındığında, Kantçı ve Levinasçı bir solipsizm yaklaşımından söz edilebilmektedir. Nitekim, Kant’ın ödev etiğinde eylemlerin sonuçlarından ve dışsal şartlardan bağımsız biçimde kişinin “içinde” gerçekleşiyor olduğu savı ile Levinas’ın Öteki ile kurulan ilişkide kişinin başkalarına karşı sonsuz, asimetrik ve bireysel sorumluluğu ön plana çıkaran yaklaşımı etik solipsizmi destekleyici bir temel oluşturabilmektedir. Bununla birlikte Pihlström’den farklı olarak, Levinas’ın agape anlamındaki aşk kavramı ile kişinin kendini varedebilmesinin önünü açma potansiyeli taşıyan “kendini varedebilme iyileri” üzerinden başka bir olumlu etik solipsizm görüşünü geliştirebilmenin olanaklı olduğu da tartışılabilirdir.
This article explores the possible meanings of ethical solipsism and attempts to provide a foundation for how it might be defended. Ethical solipsism, when distinguished from its ontological and epistemological versions, can be defended in a positive way. The reason for the negative form of ethical solipsism developed by Zaluski is that he considers this version of solipsism as an extension of ontological and epistemological solipsism. In the form developed by Pihlström, when ethical solipsism is considered through the concept of guilt—as a constitutive element of ethical relation—a Kantian and Levinasian approach to solipsism becomes conceivable. On the other hand, differing from Pihlström, it is also arguable that another form of positive ethical solipsism could be developed through Levinas’s concept of love as agape, as well as through the notion of “goods of self-becoming,” which carries the potential to open a path for the individual’s own becoming.