Bu makale James Joyce’un Ulysses romanında ve Derrida’nın yapıçözüm görüşlerinde edebiyat ile felsefenin iç içe geçtiği eleştirel okuma kültürünün mutlak anlam (köken) ve dil sorununa temas ettiği noktaları tartışmaktadır. Köken sorununu işleyen Babil Kulesi hikâyesi her ne kadar anlamı mutlak kökene sabitlese de Ulysses bu bağlamda okunduğunda, kökenin çokanlamlı olduğuna dair imalar içerdiği görülmektedir. Bu bakımdan Ulysses, Derrida’nın çalışmalarıyla birlikte okunarak köken eleştirisine dair yapıçözümsel bir metin olarak değerlendirilmiştir. Babil Kulesi’ndeki kökenin mevcudiyetine dair söylemin aksine, Ulysses'te Derridacı dil perspektifine benzer şekilde Batı felsefesindeki mevcudiyet metafiziğini aşan başka bir kültür ve dil deneyimine dair bağlamlar tespit edilmiştir.
This paper discusses the points that touch upon the problem of absolute meaning (origin) and language in James Joyce’s Ulysses, where literature and philosophy engaged, and on Derrida’s views about deconstruction together. Although the story of the Tower of Babel, which deals with the origin problem, fixes the meaning into the absolute origin, when Ulysses is read in this context, it is seen that it contains allusions to that the origin is polysemous. Therefore, reading along with Derrida’s texts, Ulysses has been evaluated as a deconstructive work on the critique of origin. Contrary to the discourse on the presence of origin in the Tower of Babel, in Ulysses, similar to the Derridarian language perspective, it has been identified that there are contexts concerning different culture and language experiences that exceed the metaphysics of presence in Western philosophy.