İnsanı ahlaki bir varlık olarak tanımlayan, desteklenmiş akıl ile yetkinliğini söz yerine amelden alan dini bir ahlak anlayışını benimseyen Taha Abdurrahman, soyut akıl ve söz merkezli ahlak anlayışı karşısında “dini bir ahlak anlayışını” yeniden temellendirmeye girişir. Küresel ahlaki ethosu canlandırmayı amaçlayan düşünür, moderniteyi çağın ruhu olarak nitelendirerek ahlakı İslami bir çerçeve içerisinde yeniden inşa etmeyi dener. Söz konusu inşa, modernitenin yeniden yorumlanması çerçevesinde mevcut ahlaki krizlere çözüm üretmeyi amaçlayan ve bir nevi ahlakta sahne değişimi olarak okunabilecek bir temellendirmedir. Söz konusu anlamda bu makale, Taha Abdurrahman’ın modern özneden farklı olarak temellendirdiği ahlaki öz benliği ve buna bağlı yeni insan tanımını oluşturan kurucu epistemolojini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede tüm karmaşıklığına rağmen onun ele aldığı meseleler eleştiri, iddia ve amaçları bakımından bütünsellikle ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Taha Abdurrahman who describes the human being as a moral being and adopts religious morality based on practice with the supported reason (muayyad) instead of theory, attempts to regrounds “religious understanding of morality” against abstract thinking and logocentric morality. To revive universal moral ethos, by characterizing modernity as the soul of the age, he reasserts its morality in the Islamic perspective. Through this recommentary of modernity, he aims to produce solutions for present moral crisis’ and his foundation of morality can be seen as a kind of scene change in morality. By this means, this article aims to put forth Taha Abdurrahman’s moral self as distinct from the modern agent, and his constituent epistemology that makes a new human definition. From this perspective, despite all complexity, issues in his studies are tried to exhibit with respect to critics, claims, and targets in their own meaning context.