Bu çalışmanın amacı, sanatın ve sosyal bilimlerin insanı ve onun yarattığı sosyal, politik ve ekonomik yapıyı anlamada etkileşime girebileceğidir. Pozitivist epistemoloji, akıl, hakikat ve geçerliliğin ön planda olduğu temel ilkelere dayanır. Bu epistemolojiyi benimseyen araştırmacılar, bilgiyi yalnızca beş duyunun algılayabileceği bir form olarak kısıtlar. Bilim ve sanat temelde aynı motivasyonu paylaşır ve aynı hikâyeyi sürdürür: insan nedir? Bu çalışmada, toplumu temsil etme yeteneğinin sadece bilimsel çalışmalarda içkin olmadığı varsayılmaktadır. Kurgu çalışmaları, dramalar, filmler, resimler, fotoğraflar, müzik ve tüm sanatsal disiplinler de ortaya çıktıkları toplum hakkında bir şeyler söyler. Sosyal Bilimlerin bu alanları kullanması, kendisini zenginleştirmesini sağlayacaktır. Bu çalışma, insanları ve toplumu anlamak için sosyal bilimlerin zengin sanat alanından yararlanabileceğini iddia etmektedir.
The purpose of this study is so the arts and social sciences may interact in understanding the human being and the social, political and economic structure that he creates. Positivist epistemology is based on the basic principles in which reason, truth, and validity are at the forefront. Researchers who adopt this epistemology restrict information as a form that only the five senses can perceive. Science and art basically share the same motivation and pursue the same story: what is human? In this study, it is assumed that the ability to represent society is not only inherent in scientific studies. Fiction works, dramas, films, paintings, photographs, music, and all artistic disciplines also say something about the society in which they emerge. The Social Sciences ' use of these fields will enable it to enrich itself. This study claims that the social sciences can benefit from the rich world of art in order to understand people and society.