Heidegger, ilk dönem Grek düşüncesi üzerine yazılarında, alethia’nın, logos yani lisan olarak değerlendirilmesiyle tedricen gelişen bir yanlış anlaşılmaya mahkûm edildiğini ve bu anlayış bozukluğunun da sonuçta, glossa yani söylem veya objektifleştirici konuşma şeklini aldığı üzerinde önemle durur. Heidegger’e göre bu, gerçek anlamadan uzaklaşarak, yanlış anlamaya doğru bir gidiş demektir. İşte bu olumsuz gelişme, Bultmann’ın ‘mitoloji’ üzerine getirdiği yorumun tam kalbinde yer almaktadır. Bultmann’a göre mitoloji, insanlığın eskatolojik (dünyanın sonu, yani Kıyamet öncesi döneme ilişkin ve uhrevî) kurtuluş beklentisini bir belirsizlik ve ümitsizliğin kuşatmasına sebep olmaktadır. Diğer bir deyişle, Heidegger’in yazılarında ‘lisan’ ve ‘söylem’ ne anlama geliyorsa, Bultmann’ın yazılarında da, ‘lisan’ ve ‘mit’ aynı anlama gelmektedir. Heidegger, Varlık ve Zaman’daki aşkıncı Dasein analizinin ötesine geçtiğinde ve Beyanın (Ereignis) ontolojik farklılığı üzerine konuşmaya başladığında, Bultmann’ın, beyanı, Allah’ın, Hz. İsa ile bildirdiği eskatolojik (ahirete yönelik) kurtuluş fiili olarak anlaması üzerinde çok büyük ve derin bir tesir bırakmıştır ki ferd, ancak hayati bir ontolojik ehemmiyet arz eden bu anlayış sayesinde Hz. İsa’ya yönelen bir tutumda karar kılabilir.
Heidegger is concerned, in his writings on early Greek thinking, with the gradual deterioration of the understanding of aletheia in terms of logos, language, towards its understanding in terms of glossa, discourse or objectifying speech. This, for Heidegger, is a movement away from understanding, towards misunderstanding. It is this development that is at the heart of Bultmann’s interpretation of the ‘mythology’ which came, in his estimation, to surround humanity’s eschatological expectation. In other words, ‘language’ and ‘discourse’ in Heidegger’s writings mean the same as ‘language’ and ‘myth’ in Bultmann’s writings. When Heidegger moves beyond his transcendental analysis of Dasein in Being and Time, and bagins to speak of the event (Ereignis) of the ontological difference, he has a masive and lasting influence upon Bultmann’s understanding of the event (Ereignis) of God’s eschatological action in Jesus Christ, as the decisive moment of ontological importance for the individual.