İntihar felsefi, dini, etik, kültürel, hukuki, tarihsel, tıbbi ve sosyolojik anlamı olan bir ölüm türüdür. Eylemin kendisini anlamanın en nihayetinde ne kadar zor olduğu konusunda görüş birliği vardır. İntihar karşısındaki tavır ondan duyulan korku ve tiksinti ile suç sayılması arasında paralellik kurulabilir. Musevi-Helen geleneğine yabancı olan intiharın suç olduğu olgusu Hıristiyanlığın beşinci yüzyılında ortaya çıkmıştır. Kilise bu yüzyıldan itibaren intihar konusunda sert tavır almaya başlamıştır. Hıristiyan geleneğinin gerek Tanrı ile ilişkileri gerekse toplumsal ilişkileri düzenleyen intihar yasağı kavramın tarihsel olarak etimolojisini de dikkate almayı gerektirir. Diğer bir deyişle intiharın Batı dillerinde kelime karşılığı kullanılan Latince “sui” (kendi) ve “caedres” (öldürmek) sözcüklerinden türeyen “suicide” (intihar) tarihsel bakışta bu tabunun nasıl yerleştiğini gösterir. Çalışmanın konusu olan her iki filozof da bu tarihsel bağlamla intiharı konu etmiştir. Hume yazdığı küçük bir risale ile intiharın neden Tanrı’ya, topluma ve insanın kendisine karşı işlediği bir suç olmadığını gösterir. Kant ise farklı dönemlerinde yazdığı çeşitli eserlerinde intiharın neden meşru görülemeyeceğini açıklar. İlk dönem yazılarında verdiği örnekler göz önüne alındığında Kant net bir tavır sergilemese de ikinci döneminde ödev ahlakı uyarınca intiharı hiçbir koşulda kabul etmez. İntihar konusunda iki karşıt görüşe sahip olan Hume ve Kant günümüzde problemin ahlaki zeminde tartışılmasında doğru soruların sorulmasına katkı sağlarlar.
Suicide is a kind of death that has philosophical, religious, ethical, cultural, juridical, historical, medical and sociological meanings. There is a consensus about how hard it is to understand the act itself. There can be a close relationship, when it comes to one’s attitude towards suicide, between one’s fear of and irritation to it and its being considered to be a crime. Suicide was not considered to be so in the Jewish-Hellenic tradition until the 5th century of Christianity. Since the beginning of this century, the Church has begun to take a serious stance on suicide. The relationships of Christian tradition to God as well as the prohibition of suicide as a rearrangement of social relations make it necessary to take into account the etymology of the concept. In other words, that "suicide" comes from the Latin words "sui" (self) and "cadres" (kill) shows historically how this taboo settled. We will be interested in two philosophers, each of whom deals with suicide in a historical context. Hume shows in a small treatise that why suicide is not a crime against God, society, and the man himself. On the other hand Kant, in his various works written in different periods, explains why suicide cannot be justified. Although Kant when the examples given in the first period are taken into consideration does not seem to be clear, he in accordance with his ethics of duty in the second period does not accept suicide under any circumstances. Having two opposing views on suicide, Hume and Kant today may contribute to ask the correct questions in the discussion of the problem on an ethical aspect.