Antik ve Helenistik felsefede “hiçbir şeyin nedensiz olarak meydana gelemeyeceği” zorunlulukla kabul edilir. Bu önerme, Metafizik’in “bir şeyi ancak ilk nedenini anladığımızda bilebileceğimiz” iddiasıyla bir arada düşünüldüğünde, Antik ve Helenistik çağ filozofları için nedensiz bir oluşun ontolojik ve epistemolojik açıdan olanaksız olduğu açıktır. Muhtemelen Aristoteles’in “dört neden teorisi”, bu olanaksızlığı ortadan kaldırmak için ileri sürülmüş ilk sistematik çabadır. Bununla birlikte Helenistik dönemin etkili okullarından biri olan Stoacılık, Aristotelesçi dört nedenden “hem daha az hem de daha çok” neden ileri sürerek nedenlere dair farklı bir teori ortaya koyar. İlk bakışta çelişkili görünen bu teorinin ayrıntılarına odaklanan bu çalışma, Stoa fiziğinin “evrensel” ve “evrene içkin” bakış açılarıyla bu hususu nasıl temellendirdiğini tartışmayı amaçlamaktadır. Bu bakımdan çalışmanın odak noktası Stoa evreninde işleyen neden türleri ve bunlar arasındaki ilişkiler olacaktır. Böylece Stoacı determinizmin mahiyeti de ortaya konulmuş olacaktır.
In Ancient and Hellenistic philosophy, it is accepted that "nothing occurs causelessly". Considering this proposal together with the claim of Metaphysics, "it is when we think that we understand its primary cause that we claim to know each particular thing’’, it is clear that for philosophers of the Ancient and Hellenistic ages, the existence without the cause is ontologically and epistemologically impossible. Aristotle's “theory of the four causes" is probably the first systematic effort to remove this impossibility. However, Stoicism put forward a different theory about the causes asserting ‘’both less and more’’ causes than the Aristotelian four causes theory. This study aims at discussing how Stoic physics founds this issue considering the "universal" and “immanence" views. The focus of this study is the types of phenomena that work in the Stoic universe and the relations between them. Thus, the nature of Stoic determinism will be revealed.