Bu çalışmada geç dönem Wittgenstein felsefesinin postyapısalcı/postmodern felsefeye devreden mirası Richard Rorty ve Luce Irigaray özelinde tartışılmaktadır. “Özdeşlik”ten ziyade “fark” vurgusunun öne çıktığı bu dönemle (dil oyunu) Wittgenstein, Rorty’ye Kartezyen geleneğin “büyük aynasıyla” –özellikle temsil nosyonu- hesaplaşma imkânı sağlar. Irigaray ise Wittgensteincı jargonla Batı metafiziğinin hükmedici-dil oyunları kavramının eril yapısını tahrip ederek yaratıcı bir fark vurgusu eşliğinde dişil bir söylemin imkânını soruşturur. Bu bağlamda aynı zamanda çalışmamız iki postyapısalcı/postmodern düşünürün kendi felsefi mahallerindeki Wittgenstein izleğine de odaklanacaktır.<
In this study, the legacy of late Wittgenstein’s philosophy turned over poststructuralist/postmodern philosophy is discussed in Richard Rorty and Luce Irigaray in particular. In this period with its prominent emphasis on “difference” rather than “identity” (language game) Wittgenstein enables Rorty to square accounts with “the great mirror” ¦especially the notion of representation¦ of Cartesian tradition. And Irigaray, in Wittgensteinian jargon, destroying the masculine structure of the dominating language games of Western metaphysics investigates the possibility of a feminine discourse with an emphasis on creative difference. In this context, our study will also focus on the theme of Wittgenstein of the two poststructuralist/postmodern thinkers’ own philosophical loci.<