Varoluşçu filozofların tamamında olduğu gibi Sartre’da, insana ait varoluşun özden önce geldiğini ve özün varoluş içinde belirlendiğini savunur. Sartre’ ın, kendisi için varlığı olan insanın özü, önceden belirlenmiş değildir. Sartre, varoluş ve öz problemini özgür istence bağlayarak, insanın imkânlar dâhilin de yapacağı özgür seçimlerinin, özünü meydana getireceğini savunur. Çünkü Sartre’a göre, insan, ne olması gerektiğine kendisi karar verir. O önce varolup, sonra kendisini yaratan tek varlıktır, kendini nasıl yaparsa öyledir. Sartre, Tanrı tanımaz; ateist bir varoluşçudur. Bu yüzden Sartre’ın, varlık ve varoluş anlayışı, onun ateizmi ile ilişkilidir. Tanrı yokluğunda mutlak bir özgürlüğe sahip olan insan ümitsizlik ve karamsarlık içindedir. Sartre’da, varoluşun temel özelliği olan mutlak özgürlük, bireyi her şeyin nedeni konumuna getirmektedir. Özgürlüğe mahkûm olan insan kendi seçimi ile kendisi için bir öz yaratır. Bunun getirdiği ağır sorumluluk altında ezilen birey, var olduğu andan itibaren bulantı duygusuyla karşılaşmaktadır. Bu makalede, Sartre’ın temel kavramlarından hareketle varoluşçuluk üzerine düşünceleri ortaya konmaya çalışılmıştır. <
Sartre, as in all the existential philosophers, argues that the existence of the people precedes essence and essence is determined within the existence. According to Sartre, the essence of human existence is not predetermined. Sartre defends that, correlating the matter of existence and essence with free will, free choices made by human within his possibilities constitues his essence. Because, according to Sartre, man himself decides what needs to be. He is the only creatures who first exists and then creates himself, he is like he created himself. Sartre is an existential atheist. For this reason, his understanding of being and existence is related to his atheism. A human having an absolute freedom in the absence of God is in despair and pessimism. For Sartre, absolute freedom which is the main feature of the existence, makes an in